Hayatının tek odağı İstanbul’un arka sokaklarında yakaladığı karelerken, Ali kendini bir anda geçmişin en karanlık gölgeleriyle yüzleşmek zorunda kaldığı bir yolculuğun eşiğinde bulur. Yıllardır rutin ve huzurlu geçen yaşamı, sıradan bir sağlık kontrolünde aldığı beklenmedik bir teşhisle paramparça olur. Genetik bir hastalık taşıdığını öğrenmesiyle birlikte, ailesi sandığı insanlara dair içini kemiren bir kuşku belirir. Bu sarsıcı gerçek, onu kökenlerini ve kimliğini sorgulamaya zorlar. Cevapların İstanbul'da olmadığını bilen Ali, bağ kurmadığı ama bir şekilde içinde hep taşıdığı bir ülkeye, Bosna Hersek’e doğru yola çıkar. Bu karar, onun tüm yaşam rotasını geri dönülmez biçimde değiştirir.
Bosna topraklarında, geçmişin izlerini taşıyan taş sokaklar arasında Hana ile yolları kesişir. Hana sadece bir yol arkadaşı değil; Ali’nin zihninde bulanıklaşan parçaları yerine oturtan bir rehber olur. Ali’nin arayışı artık sadece kendisiyle ilgili değildir. Tanık olduğu her yeni bilgi, 90’lı yılların yıkıcı savaşında kaybolmuş bir ailenin dramına dokunur. Onu büyütenlerin biyolojik ailesi olmadığını öğrenmesi, yıllardır taşıdığı kimliğin bir yalandan ibaret olduğunu gözler önüne serer. Bu sırlar, onun bugüne kadar bildiği her şeyi altüst eder.